Diye yazdı genç adam son travmasından koptuğunda; kapağında üniversitesinin logosu olan o saman kağıdı defterine. Kütüphaneye baktı. Bir şiir kitabı seçti. Usulca Edip Cansever'in şiirini okudu. Yanındaki masanın o şiirdeki masa olup olamayacağını düşündü. Masanın gerçekten de masa olduğunu; aynı masanın üzerine o şiirini koyduğunda bir iki sallanıp durduğunda anlamıştı. Sonra yazdığı notu da aynı masanın üzerine bıraktı. Yazdığı şeylerin gerçeğini ve gerçekliğini düşünüyordu. Etrafında dönen olayların gerçeği Genç Adamın kafasındaki gerçekliği çoktan aşmıştı bile. Durdu... Sigara paketine uzandı. O ezilmiş paketin içinden bir dal aldı. O dalla birlikte geceyi dumana boğmaya çalışacak ve yine kaybedecekti. Kaybetmek... Durdu. Düşündü... Kağıdın altında kalan boşluğu "kaybetmek" konulu saçmalığa ayırıp ayırmayacağını düşündü.. Düşündü... Düşündü... Siktir et, düşünme yaz gitsin Genç Adam!
"Kaybetmeyi deneyimlediğimde; kazanıp kaybetme mantığının, hayatın mantığının zıt anlamı olacağı hiç aklıma gelmezdi. Kaybetmek kazanmanın karşılığıydı... Ben hep hayatın dışına çıkardığım ve belirlerken kişiliğimden ziyade kimliğimden faydalandığım hedeflerimi ya kazanırdım ya da hesaplanmış ve tahmin edilebilir kaybetmeler yaşardım... Oysa insanlar birbirlerini kazanmazlar ya da kaybetmezler.. Ben insanları kazanmak için çalıştım. Bundan sonra kimseyi kazanmak için çalışmayacağım. Çünkü bu şekilde yaşamak; kaybetmenin kaçınılmaz bir son olduğu bir yaşama tekabül eder. Oysa hayatı yaşamak istiyorsam sevdiğim kadın için çabalayamam, ancak sevdiğim kadınla sevginin tekliği oluruz. Bunun harici E.Fromm'un bahsettiği sadizm-mazoşizm saplantılarıdır. Bu da sevgi ikililiği ve taraflardan birinin diğeri üzerindeki sömürüsüdür. Böyle bir şey istemiyorum. Bundan sonra..."
Dediği anda son kelimeleri yazarken, sayfanın sonuna gelmiş ve Genç Adam aklından geçenleri sayfanın sonuna sıkıştıramamıştı. Genç adam; insanlarla ortak paydaya oturmanın bir merasim olduğunu görmüştü. O hep gerçek bir payda ararken, onunla beraber merasimi paylaşan insanlar "sadece inanılmaz gerçekçiydi". Aklından geçenler bu merasimde "gerçekçi olamayan birini" bulmakla ilgiliydi. Fakat kim bilir sayfanın sonuna neler yazacaktı.
Merasim içindeki gerçekçi olamayan kadına kendini çok kaptırmıştı Genç Adam. Bu amaçla çoğu yola çıkmış, bu yollarda bulduğu insanlarda kendisiyle olan bütünselliğini yakalayamamıştı. Uzun zaman anladığı işlerle uğraşmıştı. Çünkü anlamadığı işlerle uğraşma fırsatı yoktu. Sonrasındaysa bir doğaya kapıldı ve kazanıp kaybetmenin var olmadığı bir serüven başladı. İşte tam o gün yetişkin bir adam olmaktan tekrar çocukluğuna dönmüştü... Merasimin vehameti bu anda değişmişti. Çünkü uzun zamandır yaşadığı serüveni ardında bırakıyordu. Yeni bir serüven başlıyordu. Dedi ki:
"Bu zamana kadar ki tarihimden, tarihimde yaşadığım olayların nedenlerinden kaynağımı alarak suyun ferahlığını hissediyorum.Arkamda birtakım şeyler bıraktım. Bunlar benimle beraber gelirse gelsin umrumda değil. Ben sadece yanımda olmasını istiyorum. İstesem de peşimi bırakmayacak şeyler var. Düne ve bugüne dair bir çok şey biliyorum. Bunların hiçbirinden rahatsız değilim. Bir çok kelebek kanat çırptı ve sen karşıma çıktın. Bundan daha başka bir hayat yaşamak istemiyorum."
Druje
Doğa'ya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder